Çok titiz, çok tedbirli olma hâli de insanı çıkmaza
sürükler. Her şeyde “dengeli olmak ve orta yolu bul-
mak” esastır.
“Çok tedbirli olanlar, pek az şey yaparlar.”
Bu kişiliğe sahip insanların ruhsal yönden davranış
bozukluğu içinde olduğu söylenebilir. Bu kimselerin
ruh dünyalarını incelediğimizde, “vesveseli ve evham-
lı insanlar” olduklarını görürüz. Bu tip insanlar normal
ve doğru olan davranışlara bile evham ve şüpheyle ba-
karlar.
Her evlilikte “olumlu ve olumsuz yönler” mutlaka
olacaktır. Önemli olan, iyi ile kötü arasındaki “orta
yolu” bulabilmektir. Her şeyi ile mükemmel bir insan
olmadığı gibi, her şeyi ile mükemmel bir evlilik de ol-
maz.
Tedbirle İlgili Sözler–
Mahmut Bey’in Hizmetçisi
Mahmut Bey her zaman hizmetçisine tembih ederdi:
– Ahmet oğlum, daima tedbirli ol, leb demeden leblebiyi
anla…
– Baş üstüne efendim…
– Mesela, ben sana, “Ahmet bu akşam misafir gelecek,
bir sofra hazırla” desem, sen tatlıları, meyveleri, suyu, çeşit
çeşit ne varsa hepsini hazırla!
– Baş üstüne efendim…
Uzun zamandan beri hizmetçisini en iyi biçimde yetişti-
ren Mahmut Bey günün birinde hastalandı, ateşler içinde
yanıyordu. Hizmetçisini çağırdı:
– Oğlum fenâ hâlde hastayım, çabuk bana bir doktor
çağır!..
– Baş üstüne efendim…
Kapıdan koşa koşa çıkan hizmetçi, uzun zaman sonra
döner. Beklemekten sıkılmış görünen efendisine:
– Emrettiğiniz gibi doktora haber verdim, geliyor. Hep
sizin söylediğiniz gibi tedbiri de elden bırakmadım efendim.
Kazan kuruldu, teneşir geldi, tabut yapılıyor, imam efendi
de aşağıda…
Anonim
“BEN” YERİNE “BİZ” OLMAYA
HAZIR MISINIZ?
Hayatını aldıklarınla kazanırsın ama
verdiklerin üzerine bina edersin.”
W. Churchill
Bilinen bir atasözünü evliliğe uyarlayacak olursak,
“Evlenmeden önce bir genç, her şeyi keser gibi kendi-
ne yontar. Evlendikten sonra ise, testere gibi bir kendi-
ne bir eşine yarayacak şekilde ayarlar”. Bu anlayışla
yapılan evlilikler uzun ömürlü ve sağlıklı olur.
Evlenip mutlu bir yuva kurmayı düşünüyorsunuz.
Hayatınızı, birikimlerinizi, alışkanlıklarınızı, evinizi,
ekmeğinizi, yatağınızı, zevklerinizi, duygularınızı,
inançlarınızı eş olarak seçeceğiniz insanla paylaşmaya
hazır mısınız?
Evleninceye kadar hep kendiniz için çalıştınız. Bü-
tün enerjinizi, emeğinizi kendiniz için harcadınız. Ne
yaptıysanız, hep kendiniz için yaptınız.
Şimdi evlilik çağına geldiniz. Kendinize bir eş se-
çeceksiniz. Bekârlık hayatından evlilik hayatına geç-meye hazır mısınız? ”Ben” yerine “biz” olma olgunlu-
ğuna geldiniz mi? Eşiniz olacak insanla hayatı, yani or-
tak yaşamı paylaşmaya hazır mısınız? Cevabınız
“evet” ise, okumaya devam edebilirsiniz.
Paylaşma Olgunluğuna Ulaşmak
Paylaşma olgunluğu “özveri” ile olur. Özveri be-
cerisini gösterebilen insanlar evlilik hayatlarında mutlu
olurlar. Hayatlarını, varlıklarını, zamanlarını hatta can-
larını dahi vermeye hazır olan eşler, arzu edilen ve he-
deflenen evliliği yapmış olurlar. Maddi ve manevi var-
lıklarını karşılık beklemeden paylaşan eşler çok şey ka-
zanırlar. Şeyh Sadi Şirazî’nin dediği gibi: “Bir mum,
diğer bir mumu tutuşturmakla bir şey kaybetmez.”
Biz de diyoruz ki, eşler birbirlerine karşı maddi-
manevi varlıklarını vermekle bir şey kaybetmezler, ak-
sine çok şey kazanırlar, “özveri ve paylaşma” becerisi
yalnız mutlu bir evlilik için değil, hayatın her alanında
gereklidir. Özellikle çiftler arasında bunun yeri çok ay-,
nd,r-
-w-
Özveri becerisini gösterebilen insanlar evlilik
hayatlarında mutlu olurlar.
Başarılı olmuş insanların hayatlarını incelediğimiz-
de, ömürlerinin b’îvük bir kısmını “özveri” ile geçir-
diklerini görürüz. T^arıyı yakalayabilmek için karşılık
beklemeden zaman^er’/ı,vermişler, emeklerini sergile-
mişler, fedakârlıkl.’ar/ betaya koymuşlar, belki deömürlerinin en verimli çağlarını harcamışlardır. Hedef-
lerine ulaştıktan sonra da bu fedakârlıklarının karşılık-
larını elbette görmüşlerdir.
Mutlu bir yuva kurmak isteyen önce özveriyi,
sonra da paylaşmayı içine sindirmelidir.
Burada anlatmaya çalıştığımız, uzun ömürlü ve
sağlıklı bir evlilik için “özveriyi ve paylaşmayı” içimi-
ze sindirebilme gücünü ortaya koyabilmektir. Üstat
Necip Fazıl Kısakürek, “Elde ettiklerinizle kazanır gibi
görünürsünüz ama başkalarıyla paylaşmadıkça hayrını
göremezsiniz” diyor.
/Anlatmak istediğimizi bir cümleyle özetleyecek
olursak; mutlu bir yuva kurmak isteyen önce özveriyi,
sonraı da paylaşmayı içine sindirmelidir.
Mutluluk Paylaşmayla Olur
Ahirette melekler, bir adamı sorgulamaya başlarlar.
Adam, sorgulanmaya geçmeden önce, “Cennet ve cehen-
nemi görmek istiyorum” der. Sorgu melekleri adamın bu is-
teğini kabul ederler.
Görevli melekler adamı alıp önce cehenneme götürür-
ler. Bi/î grup insan, büyük bir tencerede pişmekte olan yeme-
ğin etrafında toplanmış, bağrışmaktadırlar. Bu insanların hep-
si tedirgin ve huzursuzdur. Açlıktan, sefaletten perişan hâlde,
kazanın etrafında dolanıp dururlar. Her birinin elinde koca-
man kaşıklar vardır. Kaşıkları tencereye sokup dolduruyorlar
fakat kaşıkların sapı büyük olduğundan bir türlü ağızlarına
götüremiyorlar. Karınlarını doyuramadıkları için de bağrışıp
dururlar.
Sonra da görevli melekler adamı cennete götürürler.
Aynı şekilde orada da büyük bir tencere kaynamaktadır.
Tencerenin etrafında insanlar sıralanmış, neşeli neşeli otu-
rurlar. Hepsi de huzurlu ve sakindir. Onların elinde de koca-
man saplı kaşıklar vardır ama bu insanlar ne bağrışırlar ne
de açlıktan dolayı yakınırlar.
Adam, bu iki görüntü karşısında şaşırır. Görevli melek-
lere, “Bir şey anlamadım” der. “Her şey birbirinin aynı ama
cehennemdekiler açlıktan feryat ediyorlar, buradakiler ga-
yet rahat ve neşeli” demesi üzerine görevli melek şöyle
açıklama yapar:
“Cehennemdekiler bencil, çıkarcı, yalnız kendilerini dü-
şünen kıskanç insanlar. Cennettekiler ise, paylaşmayı bilen
insanlar. Birbirlerine yardım edip, her biri uzun kaşıklarıyla
karşısındakini besleyerek karınlarını doyurduklarından ra-
hat ve huzur içerisindedirler.”
Sevgi Öyküleri
açık seçik konuşarak ortak noktalarda mutabakata var-
dınız. “Sebep-sonuç” ilişkilerine bakarak sentezlerinizi
ortaya koydunuz.
Tüm çaba ve tedbirlerinize rağmen arzuladığınız
evlilik gerçekleşmedi. Eşinizle paylaştığınız hayat size
zindan olmaya başladı. Bu durumda ne yapacaksınız?
Böyle bir durumu kimse istemez, fakat hayatta her
şey olabilir. Böyle bir durumun gerçekleştiğini varsa-
yacak olursak, burada en büyük teselli önceden alın-
mış tedbirler olacaktır. “Keşke şöyle yapsaydım” deme
suçluluğunuz olmayacaktır.
Böyle bir durumda kişinin kendini teselli edecek
nedenleri olacaktır. “Ben elimden geleni yaptım” diye-
bilme haklılığını kendinde bulacaktır.
Bu noktadan sonra yapılacak bir şey yoktur. Sonuç-
ları tayin eden, her şeye gücü yeten Allah’ü Teâlâ’dır.
“Kader” denilen olgu insanlar içindir. Başa gelen çeki-
lir veya onun tedbiri varsa o yapılır.
Bazı evlilikler “insanın bahtı ile” ilgilidir. Belki de
başka bir kötü olay için bir uyarıdır.
Siz elinizden gelen bütün tedbirleri almakla mükel-
lefsiniz. Hakkınızda hangi olay hayırlı ise Allah-ü Teâ-
lâ onu size nasip eder.
Tedbirin de Bir Ölçüsü Vardır
“Tedbir alacağım” diye her şeyin en ince detayını
araştırıp işi sulandırmak da doğru bir davranış biçimi
değildir. Bir atasözünde Öıle getirildiği gibi; “Çok ted-
birli olanlar, pek az şey şyaparlar” sözü de bunu teyit
ediyor.