1 – Araştırmanın Birinci Adresi Ailedir
İnsanların kişilik ve kimlikleri aile ocağında oluştu-
ğundan, eşlerin araştıracakları konuların başında “aile
içi yaşantı” gelir. Araştırılıp öğrenilecek her şey, aile
içerisinde teşekkül ettiğinden bu konu öncelik taşır.
Ailenin namus anlayışına, dinî duyarlılığına, insani
değerlerine, kültür seviyelerine, aile fertleri arasındaki
saygı ve sevgiye dayalı ilişkilerine ve ekonomik du-
rumlarına bakarak az çok bir kanıya varılabilir.
2 – Aile İçerisinde Üstlendiği Rol
Her anne ve babanın çocuklarını yetiştirmek için
kendilerine göre uyguladıkları birtakım metotları var-
dır. Aile ocağında uygulanan bu metotlar neticesinde,
aile içindeki her ferdin üstlendiği “role” göre kişiliği
ortaya çıkar. Bunu anlayabilmek için eş adayı ne kadar
gözlem yaparsa, o kadar da bilgi sahibi olur.
Eş adayının aile içinde üstlendiği rolden neyi kas-
tettiğimizi daha iyi anlatabilmek için ilginç bir evlilik
dramının ortaya çıkardığı karı-koca rollerini birlikte
okuyalım.
Aile içindeki her ferdin üstlendiği “role” göre
kişiliği ortaya çıkar.İki Farklı İnsanın Karakteri
Sevgi, ailesi tarafından oldukça serbest büyütülen ve
her isteği yerine getirilen bir kızdır. Evlilik çağına geldiğinde,
can sıkıntısından dolayı çalışmak ister. Tanıdık bir tekstil
fabrikasında makineci olarak çalışırken, ustabaşı Faruk ile
anlaşarak evlenmeye karar verir.
Evlilikle ilgili tüm hazırlıklar yapılır. Evlilik öncesinde
her şey normal ve güzel gider. Evlilik sonrasında ise ya-
vaş yavaş “değişimler ve farklılıklar” kendini gösterir. Fa-
ruk ile Sevgi’nin aile içindeki alışkanlıkları ve “kişilik rolle-
ri” zaman içerisinde su yüzüne çıkmaya başlar.
Faruk, köy kültürü ile büyümüş, kendine göre birtakım
ilkeleri olan bir insandır. Sevgi de şehir kültürü ile yetiş-
miş, aynı zamanda her isteği yerine getirilerek büyüdüğü
için, onun da kendine göre birtakım ilkeleri vardır.
İki ayrı kültürün insanları, şimdi farklılıklarla yüz yüze
gelirler. Bu farklılıklar zaman zaman “çatışma”ya dönüşür.
Sevgi, babasının evinde her istediğinin yerine getirilmesi
haricinde, aileyi evirip çeviren, hatta babasının işlerini da-
hi organize eden bir konuma sahip olduğundan, aynı rolü
evlilik hayatında da sürdürmek ister. Sürdüremeyince de
kendini boşlukta hisseder.
Kocası Faruk’un ise hanımını iş hayatına karıştırma gibi
bir niyeti yoktur. Evinin hanımı olmasını ve çoluk çocuğunu
yetiştirip büyütmesini ister. Onun da baba evinde aldığı kül-
tür, eşinin bu rolü üstlenmesi gerektiğini öğretmiştir.
Evlenmeye karar veren eşlerin birbirlerinin kişilik-
lerini ve yaşantılarını araştırıp öğrenmelerinin doğal
bir durum olduğunu belirtmeliyiz. “Araştırma” deyin-
ce insanın aklına yanlış anlaşılmalar gelebilir. Şu ger-
çeği unutmamak gerekiyor. Bir hayatı ömür boyu bir-
likte paylaşmayı düşünen iki insanın “tedbir alma” gibi
bir mecburiyeti vardır. Meseleye bu açıdan bakıldığın-
da, yanlış anlaşılma söz konusu dahi edilmemeli.
Burada önemli olan ölçüyü kaçırmamak; “eşim
olacak insanın hayatını araştırıyorum” diyerek hafiye-
lik yapmaya kalkılmamak İşte esas o zaman yanlış an-
laşılmalar ve kırgınlıklar olur. Eşlerin kişilik ve onurları
söz konusu olduğundan, bu konuda iki taraf da gayet
hassas ve dengeli davranmak zorundadır.
Bir hayatı ömür boyu birlikte paylaşmayı
düşünen iki insanın “tedbir alma”gibi bir
mecburiyeti vardır.3- Kişilik Kavramı Ne Düzeyde?
Yeni nesil artık tanışarak, konuşarak ve birbirlerini
tanıyarak evleniyor. Aileler ne kadar aracı olsalar bile
hemen evlenmeye kalkmıyorlar.
Aslında evlilik, ilişkide gelinecek en son noktadır.
Bu noktaya gelinceye kadar birbirlerinin kişiliklerini,
karakterlerini, ortak noktalarını, en önemlisi “öncelik-
lerini” test etmeleri artık zorunlu bir ihtiyaç hâline gel-
miştir.
Öncelikli değerler kişilere göre değişim göstermek-
le birlikte; evlenecek her insanın, “karakter ve kişilik
araştırması” yapması en önemli gündemi olmalı.
İnsanı insan yapan, karakteri ve kişiliğidir. Bu vasıf
aile ocağında başlar, okulda gelişir, cemiyette de ol-
gunlaşır. Bireyin kendine özgü davranış biçimleri, duy-
guları, düşünceleri, ruhi durumları, alışkanlıkları ve
zevkleri kişiliğini belirleyen en önemli özellikleridir.
İnsanlar arasındaki ilişkileri, olumlu ve olumsuz davra-
nışları, oturması, kalkması, konuşması kişinin karakte-
rini ortaya koyar.
Kişinin karakterini en iyi tanımanın yollarından biri
de ticari alışverişlerdir. İşin içine “para” girince insa-
nın zaafları ortaya çıkar. Bunun yanında kavga anında-
ki konuşmalar, seyahate çıkma gibi davranışlar; karşı-
mızdaki insanı tanımaya ve karakterini öğrenmeye yar
dımcı olacaktır.
İnsanı insan yapan, karakteri ve kişiliğidir.
Bu vasıf aile ocağında başlar, okulda gelişir,
cemiyette de olgunlaşır. _4 – Temel Esaslardaki İnanç Bütünlüğü
Kuru kuruya karakter ve kişilik olmaz. Kişiliği ve
karakteri besleyen ilkeler vardır.
İnsan şahsiyetini yakından ilgilendiren bu ilkelerin
başında, “inanç bütünlüğü” gelmektedir. Bu ilkeler bi-
zim kültürümüzde asırlardan beri uygulanmaktadır.
Şahsiyetli kişilik ve karakter sahibi insanlar, “inanç bü-
tünlüğü” ile beslendikleri vakit, gerçek anlamda “ka-
rakter ve kişilik” sahibi olurlar.
Karakter ve kişilik kavramının, “inanç”la çok yakın
ilgisi vardır. Bu kavramlar sayesinde insanın hayatı an-
lam kazanıyor. İnancı olmayan insanın ideali de olma-
yacağından, yaşadığı hayat bomboş bir hayattır.
İdeal kavramı kültürel değerler için olduğu gibi,
mal-mülk için de olabiliyor. Bu bağlamda bazı insan-
lar evlenecek eş adayında kişilik, karakter, dindarlık,
idealistlik gibi değerler yerine, arabasına, dairesine,,
parasına ve servetine bakmaktadır.
İnancı olmayan insanın ideali de olmayaca-
ğından, yaşadığı hayat bomboş bir hayattır.
Aslında serveti ideal edinen insanlar, şahsiyetli bir
kişiliği amaç edindiklerinde en büyük servete talip
olurlar. Malı-mülkü olan bir insan, ne kadar varlıklı
olursa olsun, “değişken bir kişiliği” varsa her şeyini bir
anda kaybedebilir. Mal-mülk dediğimiz şey bir kıvıl-
cım gibidir, bir yangında yok olabilir.
Evlenecek gençlerin malları-mülkleri olmayabilir.Fakat gencin bir mesleği varsa, ne yapacağını biliyor-
sa, inancı ve kişiliği oturmuşsa, azmettiği takdirde ile-
ride amaçlarına mutlaka kavuşur.
Sonuç itibariyle, “inançsızlık korkunç bir kişilik
bozukluğundur.
Çünkü, inancı olmayan insan, her gayrimeşru olayı
kendine “mübah” görür.
5 – Sorumluluk Anlayışı
Evlilik sorumluluk ister. Kişinin kendisine ve başka-
larına karşı sorumlulukları saymakla bitmez. Sorumlu-
luk olgunluğuna erişememiş insanlar, sorunlar karşı-
sında büyük sıkıntılar çekerler. Erkekte aileyi sahiplen-
me, kadında evi çekip çevirme ve geçindirme sorum-
luluğu, evliliği sürdürmenin en önemli şartlarındandır.
Dengeli ve mutlu bir evliliğin olabilmesi için; eşle-
rin her birinin, “Sorumluluk anlayışı ne olmalıdır?” ko-
nusunu çok iyi kavramaları lazımdır. Genç bir kız otu-
rup kalkması, insan ilişkileri, ev idare etme becerisi gi-
bi konularda nasıl bir sorumluluk bilincine sahiptir?
Hayatın zorluklarıyla karşı karşıya kalındığında, kendi
kendine sorumluluk yüklenebilecek bir bilince sahip
midir? Parayı nasıl kullanıyor, harcamalarda ölçüsü
var mıdır, tutumluluk anlayışı nedir?
Sorumluluk olgunluğuna erişememiş insanlar,
sorunlar karşısında büyük sıkıntılar çekerler.