o yapılır.
Zayıf bir inilti, Monistrol’un tek cevabı oldu.
Mechinet devam etti:
– Demek amcanızdan nefret ediyordunuz?
Adam cevap verdi:
-Hayır.
-Öyleyse neden öldürdünüz?
-Mirasına konmak için. İşlerim bozuktu,
paraya ihtiyacım vardı. Amcam çok zengindi
ama bana para vermek istemiyordu.
-Anlıyorum. Adaletten kaçacağınızı sandı-
nız.
-Evet.
O zamana kadar ben, Mechinet’nin bu çabuk
sorgulama tarzına şaşıyordum; ama şimdi her-
şeyi anlıyordum. Onun sanığa nasıl bir tuzak
kurduğunu farkediyordum ona işin aslını söylet-
tirmek için.
Sanığa sordu:
-Şunu da öğreneyim. Cinayette kullandığı-
nız tabancayı nereden satın aldınız?
Monistrol’ün yüzünde hiçbir şaşkınlık görül-
medi. Şöyle cevap verdi:
-Uzun zamandır evimdeydi.
-Cinayetten sonra onu ne yaptınız?
-Şehir dışına çıktım, bir yere attım.
Mechinet sakin bir tavırla:
-Peki. Araştırma yapıp, buluruz onu.
43Bir an sustuktan sonra da şöyle dedi:
-Anlayamadığım şey, köpeğinizi yanınızda
götürmeniz.
Adam şaşırdı:
-Köpeğimi mi?
-Evet. Pluton’u. Kapıcı kadın onu tanımış.
Monistrol’ün yumrukları sıkıldı, cevap vermek
için ağzını açtı ama bir an düşündükten sonra
kendini yatağın üzerine attı şöyle konuştu:
-Artık bana işkence etmeyin. Artık konuş-
mayacağım.
Israr etmekle bir sonuç alamayacağımız bel-
liydi.
Sanığın yanından ayrıldık. Binadan dışarı
çıktık. O zaman ben, Mechinet’nin kolunu tuta-
rak şöyle dedim:
-Duydunuz. Sanık, amcasının nasıl öldü-
ğünü bilmiyor. Onun suçsuz olduğundan
şüphe edebilirmiyiz artık?
Ama arkadaşım çok şüpheciydi:
-Kimbilir? Hayatımda çok aktör gördüm
ben. Ama bugün bu kadar çalışmak yeter.
Akşam oldu. Şimdi benim evime çorba içme-
ye gidiyoruz. Yarın göreceğiz bakalım, neler
olacak.
Ben mırıldandım:
-Çok merak ediyorum.
Arkadaşımın evine geldik. Gece olmuştu. Ka-
44pıyı çaldı sonra açıkladı:
-Asla maymuncuk kullanmam. Bizim mes-
leğimizde beklenmedik aksilikler olabilir.
Benden nefret eden birçok alçak var. Ken-
dim için olmasa bile karım için ihtiyatlı ol-
mak zorundayım.
Komşumun açıklama yapmasına gerek yok-
tu. Ben anlamıştım hatta kapıyı şifreli bir tarzda
çaldığını farketmiştim, bu şifreyi karısı biliyor ol-
malıydı.
Bayan Mechinet kapıyı açtı, bir kedi kadar
çevik ve zarif bir hareketle kocasının boynuna
atılarak bağırdı:
-Nihayet geldin! Öyle endişeliydim ki.
Ama birden durdu, beni farketmişti. Şen yüzü
asıldı, geri çekildi. Kocasına olduğu kadar bana
da hitap ederek:
-Nasıl? Bu saatte kahveden mi geliyorsu-
nuz? Hiç aklım almıyor.
Mechinet’nin dudaklarında kendisine karşı gi-
rişilmek istenen kavgayı yatıştırma gücünde ol-
duğunu bilen, sevildiğinden emin bir adamın ra-
hat gülümseyişi vardı:
-Paylama bizi Caroline. Kahveden gelmi-
yoruz, zamanımızı boşada harcamadık. Beni
bir iş için, Batignolles’de işlenen bir cinayet
için gelip çağırmışlardı.
Genç kadın kuşkulu bakışlarla kocasını ve