Calınan kalpler -7 yükbabası bu işe başlamam için zamanında bana borç vermişti,” diye itiraf ettikten sonra sakar bir garson yamağını azarlamak için hızla masadan uzaklaştı. Laurcn’ın ara sıra restoran ve restoran sahibi hakkında sorduğu sorular dışında yemeklerini samimi bir sessizlik içinde yediler. Nick’in kısa cevaplarından anladığı kadarıyla ailesiyle Tony’nin ailesi üç nesildir yakın dosttular. Hatta bir dönem Nick’in babası Tony’nin babası için çalışmıştı, ama daha sonra Nick’in büyükbabasının löny’yc borç verecek kadar parası olduğuna göre maddi durumları bir şekilde tersine dönmüş olmalıydı. Yemeklerini bitirdiklerinde Tony tabakları almak için masalarında belirdi. Laurcn umutsuzluğa kapılarak restoranın servisinin çok hızlı olduğunu düşündü. Nick’le en azından bir saat geçirmeyi ummuş olmasına rağmen geleli sadece otuz beş dakika olmuştu. ” Tatlıya ne dersiniz?” diye sordu Tony. Koyu renk gözlerini dostça Lauren’a çevirmişti. “Sizin için caııoli ya da özel hazırladığım spıımoııi’âen getirebilirim. Benim yaptığım spumotu yi her yerde bulamazsınız,” dedi gururlu bir şekilde. “I iakikidir. Farklı aromalı ve renkli dondurmaları kat kat yerleştiriyorum. Ve sonra içine…” “Meyve ve bol bol fındık parçaları koyuyorsunuz,” diyerek Tvny’nin cümlesini tamamlayan Laurcn ona sıcak bir şekilde gülümsedi. “Annem de öyle yapardı.” Tony ağzı açık kalmış trr hailde l aurcn’ın yüzüne baktı. Kısa bir süre sonra kendinden emin bir şekilde kafasını salladı. “Siz de İtalyansınız,” dedi kocaman bir gülümsemeyle. “Yarı İtalyan’ım,” diye düzeltti Laurcn. “Diğer yarım İrlandalı.” nedenle vakitten yana bir sıkıntısı yoktu, ayrıca Nick’lc gitmeyi çok istiyordu. “Seninle gelmemin arkadaşlarını rahatsız etmeyeceğinden emin misin?” “Rahatsız olmazlar; zaten yanımda birini götürmemi bekliyorlardı.” “O halde…” Laurcn gülümsedi. “Gelmeyi çok isterim....
Devamını Oku
Calınan kalpler -6 vuruyor vc kırmızı beyaz desenli masa örtülerine ayrı bir çekicilik katıyordu. Kapının yanında duran bir garson Nick’i kibarca selamlayıp, “Günaydın,” dedikten sonra onları içerideki tek boş masaya götürdü. Nick oturması için sandalyesini çektiğinde Lauren diğer müşterilere doğru baktı. Oradaki tek tük kadından biriydi, ama içeride kesinlikle birbirinden farklı bir sürü erkek bulunuyordu. Birçoğu takım elbiseli vc kravatlıydı, Nick de dahil olmak iizerc sadece üç tanesi kumaş pantolon ve açık yakalı spor gömlek giymişti. Biraz daha yaşlı bir garson masalarında belirip samimi bir şekilde omzuna vurarak Nick’i selamladı. Neşeli bir şekilde, “Seni tekrar gördüğüme sevindim, dostum,” dedikten sonra deri ciltli kocaman mönüleri onlara uzattı. “Spesiyalinden alalım, Tony,” dedi Nick. Laurcn’ın tuhaf bakışlarını görünce de ekledi: “Spesiyal Fransız soslu sandviç oluyor, senin için bir sakıncası var mı?” Öğle yemeği ısmarlamayı kendisi teklif ettiği için Lauren normal bir sandviçten daha pahalı bir şeyi ısmarlamaması için Nick’in ondan izin istediğini sanmıştı. “İstediğin neyse sipariş et, lütfen,” diye kibarca ısrar etti. “Yeni işimi kutlamaya geldik, ayrıca mönüdeki her şeye param yeter.” Restoranın sahibi olduğu anlaşılan Tony masadan uzaklaştığında, “Detroit’tc nasıl yaşamayı düşünüyorsun?” diye sordu Nick. “Missouri’de küçük bir kasabada büyümüş bir kız için bu gerçekten büyük bir değişiklik.” Küçük kasabada büyümüş bir kız mı? Laurcn’ın birden kafası karışmıştı. Normalce insanların üxcr\ndc böyle bir etki bırakmazdı. “On iki y aşımdayken annem hayatını kaybettiğinde Chicago’nun bir banliyösünde yaşıyorduk. Daha sonra babamla birlikte babamın büyüdüğü kasaba- ya… Fcnstcr, Missouri’yc taşındık. Babam küçükken gittiği okulda öğretmenlik yapmaya başladı. Gördüğün gibi pek de küçük kasabada...
Devamını Oku
Calınan kalpler -5- taşınacağız, eğer sorumlulııklan-nı/dan kaparak ya ja diğer çalışanlar için geçerli kuralları gelerek Nick Sinclair ile olan arkadaşlığınızdan çıkar sağlamaya kalkarsanız sizi derhal işinizden kovar ve bizzat dış kapıya kadar geçirinin. Öte yandan, eğer ilgi gösterir ve girişimci davranırsanız, size istediğiniz ve üstesinden gelebileceğiniz kadar görev veririm. Şartlarımı uygun görüyorsanız iki hafta sonra Pazartesi günü saat dokuzda ofisimde hazır bulunun. Herhangi bir sorun var mı. Bayan Danner?” Lauren şaşkın bakışlarını onun yüzüne çevirdi. “Bu… İşe alındığım anlamına mı geliyor?” “Bu, söylediklerimi kısa bir süre içinde hatasız bir şekilde yazıp yazamadığınıza bağlı.” dolar daha azdı ama Philip farkı telafi cdcccğinc dair ona söz vermişti. “O halde, işi kabul ediyor musunuz?” “Evet,” dedi Laurcn hafif bir gülümsemeyle. “Ve hayır. Sizinle çalışmak istiyorum, çünkü bu işten çok fazla şey öğrenebileceğimi hissediyorum. Fakat eğer bu işi bana… Sırf o yiizclcıı teklif ediyorsanız, kabul etmek istemiyorum.” “Nick Sinclair?” Lauren kafasını salladı. “Nick’in bu konuyla hiçbir ilgisi yok. Onu yıllardır tanıyorum, çok yakın arkadaşız. Ancak işle ilgili meselelerde arkadaşlığın veri yoktur. Nick’in ilgilenmesi gereken işleri ayrı, benim işlerim ayrı. Ona işlerini nasıl yapacağını söylemeye kalkarsam haddimi aşmış olurum, aynı şekilde kendi sekreterimi seçerken onun da beni etkilemesi hoşuma gitmez.” “O halde, testlerde başarısız olmama rağmen, neden bugün benimle görüşmek istediniz?” Williams’ın kahverengi gözleri ışıldadı. “Ah, şu mesele. Aslına bakılırsa, kendisine sonsuz saygı duyduğum eski sekreterim, buraya geldiği ilk gün Wcathcrby’dan fırça yemişti. Genç ve akıllı bir sekreter adayının daha onunla anlaşamadığını duyunca, sizin ikinci bir Tbercsa olabile-ccğinizi düşündüm. Değilsiniz ama sanırım birlikte...
Devamını Oku
Calınan kalpler -4- Ertesi sabah saat on ikiye od kala, Laurcn Sinco binasının tam karşısında, Global Endüstri Binası nın hemen önünde arabasını park edeceği bir yer bulabildiği için çok şanslıydı. Korku ve heyecanla karışık bir duyguyla arabasından inip bej renkli eteğini ve eteğine uyumlu kısa askerî ceketini düzelttikten sonra Bay Wcatherby ile görüşmek için karşıya geçti. Oldukça resmi ve içten gülümsemesine rağmen Bay Weatherby’ın kızgın olduğu gözünden kaçmamıştı. “Aslında, Bayan Danner…” dedi ofise doğru ona eşlik ederken. “Dün buraya geldiğinizde Bay Sinclair’ın bir arkadaşı olduğunuzu söyleseydiniz hem kendinizi hem beni hem de diğer pek çok kişiyi bu kadar zahmete sokmamış olurdunuz.” “Bay Sinclair arayıp size kendisinin bir arkadaşı olduğumu mu söyledi?” diye sordu Laurcn merakla. “I layır,” dedi Bay Weatherby öfkesini gizlemeye ça- lışarak. “Bay Sinclair şirketimizin genel müdürünü. Bay Samspon’u aramış. Bay Sampson başkan vekilini aramış, başkan vekili işletme başkan yardımcısını aramış, işletme başkan yardımcısı da patronumu… Ve dün gece patronum beni evimden arayarak son derece zeki ve Bay Sinclair’in yakın bir arkadaşı olan Bayan Danner’ı gücendirdiğimi, hakkınızda yanlış bir fıkır edindiğimi söyledi. Sonra da telefonu yüzüme kapattı.” Laurcn bu kadar büyük bir karışıklığa sebep olduğuna inanamıyordu. “Sizi bu kadar sıkıntıya soktuğum için çok özür dilerim,** dedi pişmanlıkla. “Bu sizin suçunuz değildi… Ne de olsa testlerde başarısız oldum.” Weathcrby anlayışlı bir şekilde kafasını salladı. “Patronuma kurşun kalemin hangi tarafıyla yazıldığını bile bilmediğinizi söyledim ama bana ayak parmaklarınızla bile yazı vazsanız umrunda olmayacağını söyledi.” Sandalyesinden kalkarak, “Benimle gelin, sizi üst kata Bay Willianıs’ın odasına götürmeliyim. Bay Williams başkan...
Devamını Oku