Home » Posts taggedantalya

Calınan kalpler -3-

Calınan kalpler  -3- o yapılır. Zayıf bir inilti, Monistrol’un tek cevabı oldu. Mechinet devam etti: – Demek amcanızdan nefret ediyordunuz? Adam cevap verdi: -Hayır. -Öyleyse neden öldürdünüz? -Mirasına konmak için. İşlerim bozuktu, paraya ihtiyacım vardı. Amcam çok zengindi ama bana para vermek istemiyordu. -Anlıyorum. Adaletten kaçacağınızı sandı- nız. -Evet. O zamana kadar ben, Mechinet’nin bu çabuk sorgulama tarzına şaşıyordum; ama şimdi her- şeyi anlıyordum. Onun sanığa nasıl bir tuzak kurduğunu farkediyordum ona işin aslını söylet- tirmek için. Sanığa sordu: -Şunu da öğreneyim. Cinayette kullandığı- nız tabancayı nereden satın aldınız? Monistrol’ün yüzünde hiçbir şaşkınlık görül- medi. Şöyle cevap verdi: -Uzun zamandır evimdeydi. -Cinayetten sonra onu ne yaptınız? -Şehir dışına çıktım, bir yere attım. Mechinet sakin bir tavırla: -Peki. Araştırma yapıp, buluruz onu. 43Bir an sustuktan sonra da şöyle dedi: -Anlayamadığım şey, köpeğinizi yanınızda götürmeniz. Adam şaşırdı: -Köpeğimi mi? -Evet. Pluton’u. Kapıcı kadın onu tanımış. Monistrol’ün yumrukları sıkıldı, cevap vermek için ağzını açtı ama bir an düşündükten sonra kendini yatağın üzerine attı şöyle konuştu: -Artık bana işkence etmeyin. Artık konuş- mayacağım. Israr etmekle bir sonuç alamayacağımız bel- liydi. Sanığın yanından ayrıldık. Binadan dışarı çıktık. O zaman ben, Mechinet’nin kolunu tuta- rak şöyle dedim: -Duydunuz. Sanık, amcasının nasıl öldü- ğünü bilmiyor. Onun suçsuz olduğundan şüphe edebilirmiyiz artık? Ama arkadaşım çok şüpheciydi: -Kimbilir? Hayatımda çok aktör gördüm ben. Ama bugün bu kadar çalışmak yeter. Akşam oldu. Şimdi benim evime çorba içme- ye gidiyoruz. Yarın göreceğiz bakalım, neler olacak. Ben mırıldandım: -Çok merak ediyorum. Arkadaşımın evine geldik. Gece olmuştu. Ka- 44pıyı çaldı sonra...
Devamını Oku

Calınan kalpler 2

–   Calınan kalpler  2 Vay, bay Mechinet… sizi bekliyordum. Bahse girerim ki Batignolles’lu ihtiyarın kati- lini görmeye geliyorsunuz. Arkadaşım cevap verdi: –    Evet, yeni gelişmeler var mı? –    Hayır. –    Ama sorgu yargıcı gelmiş olmalı. –    Geldi, yeni gitti. –    Sonuç? –    Sanığın yanında pek az kaldı. Çıkarken memnun bir hali vardı. Müdür beye rastladı ve ona şöyle dedi; “Bu iş çok kolay oldu. Ka- til hiç inkara kalkışmadı Ben şaşırmıştım, şöyle mırıldandım: –    Tuhaf. Mechinet de şaşırmıştı, yerinde zıpladı. Ama gardiyan, bunu farketmedi, çünkü konuşmaya dalmıştı: –    Şimdi ne yapıyor? –    İnliyor. İntihar etmesinden korkulduğu için, beni buraya bıraktılar, gözleyeyim diye. Gözümü ondan ayırmıyorum. Ama gerek yok; intihar etmez. O, kendi canına başkala- rınınkinden daha fazla değer veren biri. Mechinet onun sözünü kesti: –    Gidip bakalım. Gürültü yapmadan. Ben sordum: –    Uyuyor mu ki?Üçümüz hafif adımlarla, hücrenin kalın meşe kapısına yaklaştık. Kapıda, insan boyu yüksek- liğinde bir gözetleme penceresi vardı. Önce gardiyan baktı pencereden, sonra Mec- hinet, sonra da ben baktım. Hücrede bir havagazı lambası yanıyordu. Sarı çizgili, kurşini bir yün örtüyle kaplı dar karyola üzerine yüzükoyun yatmış bir adam gör- düm. Başını ellerinin arasına gizlemiş, ağlıyor- du. Boğuk hıçkırıklarını duyuyordum. Vücudu müthiş bir titremeyle sarsılıyordu. Mechinet, gardiyana emretti. –    Kapıyı açın. Gardiyan kapıyı açtı, girdik. Kilidin gıcırtısını duyan tutuklu, kalktı; pis ya- tağının üzerinde oturdu, kolları ve bacakları sar- kık, başı önüne eğik. Arada bir, bize şaşkın şaş- kın bakıyordu. Otuzbeş yaşlarında, ortadan uzun boylu bir adamdı. Fakat geniş omuzlarının arasına gö- mülmüş kısa boynu ile,...
Devamını Oku

Calınan kalpler 1

–  Calınan kalpler  1 Gidebilirsiniz. Konu anlaşıldı. Kadın çıkınca, Mechinet bana dedi ki; –    Yeğenin katil olmaması, bana imkansız görünüyor. Doktorlar geldi. Otopsinin sonucu şuydu: “Pigoreau adlı kişi, ani bir ölümle ölmüş- tür. Bu sebeble, yerde kanla yazılan MONİS haflerini kendisi yazmış olamaz.” Demek ki ben yanılmamışım. Mechinet bağırdı; -O değilse kim? Monistrol….Anlamıyorum. Komiser, sonunda yemeğe gidebileceğine sevinerek, onu şaşkınlığıyla dalga geçiyordu, çünkü Monistrol suçunu itiraf etmişti. Mechinet dedi ki: –    Belki de ben aptalın biriyim, bunu ileride anlayacağız. Haydi, bay Godeuil müdüriyete gidelim. Batignolles’e geldiğimiz gibi yine paytonla yo- la koyulduk müdüriyete doğru. Mechinet yine o tuhaf alışkanlığına kapılmış- tı. Parmakları, boş tabakası ile burnu arasında boyuna gidip geliyordu. Şöyle homurdanıyordu: –    Bundan kesinlikle emin olmalıyım. Emin ol- malıyım. Sonra cebinden, kendisine vermiş olduğum tapayı çıkardı ve ceviz soyan bir maymun tav- rıyla evirip çevirdi, mırıldandı: 37-    Yargı için bir kanıt, gene de. Bu yeşil bal- mumundan, bir sonuca varmak gerek. Ben köşeme çekilmiş, tek kelime söylemiyor- dum. Muhakak ki durumun hayli garipti, ama farkında değildim. Aklımı bu işe yoruyordum. Birbirine zıt düşün- celer, kafamda dört dönüyordu. Bu olayı çöz- mek epey yoruyordu zihnimi. Arabamız durduğunda gece olmuştu. Müdüriyetin önü sessiz ve ıssızdı. Tek bir gü- rültü duyulmuyor, tek bir canlı geçmiyordu. Çev- rede bulunan az sayıdaki dükkanlar kapanmış- tı. Semtte oturanların hepsi yakındaki lokantaya dolmuşlardı, lokantanın perdesine içerdekilerin şekilleri vuruyordu. Yolda in cin top oynuyordu. Mechinet’ye sordum: –    Sizi sanığın yanına bırakırlar mı? Şöyle cevap verdi:. –    Elbette. Ben tahkikatla görevli değil mi- yim? Soruşturma gerektirdiğinde, günün...
Devamını Oku