Home » Archive by category erkeklere özel (Page 7)

zenginlerin milyonluk oyuncakları.

  MİLYONLUK OYUN BİR İngiliz oyuncak firması süper lüks yatlar için şişme su kaydırağı üretti. Parası ola- na sunulan imkanlar bitmiyor. Süper lüks yatta keyif çatmak zaten güzel şimdi bir de yatlara özel su kaydırağı piyasaya çık- tı. Dünyanın en büyük yatlara özel su kaydırağı olan ‘oyunca- ğın’ fiyatı ise 23 bin sterlin (69 bin lira). 45 günde kurulan şişme kaydırak, larına monte ediliyor. Böylece milyoner yat sahipleri misafir- leriyle birlikte denize girerken daha çok eğleniyor. “S” şek- linde tasaralanan kaydırağın uzunluğu 12 buçuk metre. Su kaydırağı tam bin 850 kilogram ağırlığında.
Devamını Oku

OLAY TİYATRO!!!!

      OLAY TİYATRO!!!! Maolay tiyatmazel Julie isimli tiyatro Güney Afrika’yı ikiye böldü. Seyircilerden bazıları oyuna övgüler yağdırırken, bazıları da eleştiri yağmuruna tuttu BİR süre önce ülkemizde de sergilenen Matmazel Julie isimli tiyatro oyunu Güneş Afrika’nın Cape Town kentinde de seyirciyle buluştu. İsveçli yazar Auguste Strindber’in kamele aldığı oyu- nunun Güney Afrika’da sadece 18 yaşından büyüklerin izlemesine izin verildi. Seks sahnelerin apa- çık bir şekilde gösterildiği oyun ülkeyi ikiye böldü. Bazı tiyatro severler oyuncula- rın performanslarım mükemmel bulurken, bazı seyirciler ise oyu- nu eleştiri yağmuruna tuttu.
Devamını Oku

uçup giden hayallerim -3 bölüm

    uçup  giden hayallerim -3 bölüm    “Hay Allah! Neredeyse öğlen olacak. Kusura bakma bu ara aklım biraz dağınık,” diyorum onu içeriye davet ederken. Salona geçiyoruz. “Ev ne kadar güzel olmuş böyle,” di- yor Müge. Hayranlığını gizlemeyerek ekliyor; “Zaten senin evin hep huzurlu gelir bana. Ama bugün başka bir şeyler bu evde ” Ayak üstü kısa bir sohbetin ardından, kanepeye geçiyo- ruz, ikimiz de sessizce birbirimize bakıyoruz. Müge biraz en- dişeli bir ses tonuyla; “Görünüşe bakılırsa birini bekliyor gibisin. İstersen baş- ka bir gün gelirim,” diyerek sessizliği bozuyor. Başımı yavaşça yana çevirip bakışlarımı ondan kaçırıyo- rum. Bir an için; “Haklısın. Kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Başka zaman görüşsek iyi olur?” demek istiyorum ama vaz- geçiyorum. Müge yakın bir arkadaşımdı. Yanında rahat dav- ranabilirdim. Belki de bu sayede melankolik havamı biraz ol- sun dağıtabilirdim. “Olur mu öyle şey, sen yabancı mısın?” “Hem geldiğin iyi oldu. Yalnızlıktan neredeyse aklımı kaçıracağım.” Yavaşça omzuma dokunarak ayağa kalkıyor; ” İyi görün- müyorsun, dur ben ocağa bir çay koyayım, sonra uzun uzun konuşuruz,” diyor. Sonra mutfağa yöneliyor. Müge mutfağa gittikten sonra yavaşça yerimden kalka- rak salondaki cam masanın yanındaki sandalyeye oturuyo- rum. Dirseklerimi masaya dayamış ellerimle yüzümü avuçla- mış bir hâlde; oturduğum yerden apartmanın güllü giriş yolu- nu seyrediyorum.Çok değil, daha birkaç gün önce ona bu pencereden el sallayıp güle güle demiş, camdan dışarı sarkıp onu öpmüş- tüm. Sonra arabasına binip gözden kayboluncaya kadar arka- sından bakmıştım. O gün ona son kez dokunduğumu, onu son kez öptüğümü bilmeden… Mutfaktan Müge’nin sesi geliyor, “Çayın yanında...
Devamını Oku

uçup giden hayallerim -2 bölüm

        uçup  giden hayallerim -2bölüm  yoksa Gelmeyecek Mi? Saat on ikiye geliyordu. İzmit’ten geç vakit dönmüş bile olsa uyanmış olmalıydı. Beş dakikada bir saate bakıp duru- yordum. Onu aramayı düşündüm ama sonra vazgeçtim. Din- lenmesi için de ona biraz daha zaman tanımalıydım. Geçmek bilmeyen yarım saatlik bir zamanın ardından te- lefonumun tuşlarına bastığımda vücudum heyecandan titre- meye başlamıştı. Kanımın damarlarımdan nasıl hızlı aktığını hissedebiliyordum. Telefon açılıp da onun sesini duyduğum- da vücudumdaki yangın artmıştı. Ona ilk dokunduğum an ka- dar heyecanlıydım yine. “Beşiktaş’tayım üç saatlik bir işim var bitirince seni ara- rım,” diyordu, yılgın bir ses tonuyla. “Öyleyse bugün seni görebileceğim,” diye heyecanla ba- ğınyordum. “Dün gece seni çok bekledim ama olsun. Üç sa- at sonra yanımda olacaksın ya!” diye nazlı bir ses tonuyla de- vam ettim.İşte beklediğim gibi olmuştu. Bugün onu görecektim. Doğrusu bu süpriz olmamıştı benim için. Dünden hazırlıklar yapmıştım. Evi baştan aşağı elden ge- çirmiş, kırmızı nevresimleri takmış, banyoyu, yatak odasını, bütün evi yeniden düzenlemiştim. Her tarafa mumlar, güzel kokulu çiçekler koymuştum. Kokusu eve sinmesin diye hiç sigara içmemiştim. Bir şişe kırmızı şarap almış, yanında sıcak ve soğuk aperatifler hazırlamıştım. Kısacası hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmamıştım. Onun yanındayken sakarlaşıyor, yaramaz çocuklar gibi davranıyor, neredeyse kucağından hiç inmiyordum. Doğru düzgün cümle bile kuramıyordum. Başladığım bir konuyu ya bitiremiyordum ya da konunun başını atlayıp sonuna geliyor- dum. Hatta ilgisiz konulara geçtiğim bile oluyordu. Bir gün, ciddi bir konu için fikrini almak istediğimde dakikalarca ko- nuşup sonuçta hiçbir şey anlatamamıştım. Sonra ikimiz de bu duruma katıla...
Devamını Oku

uçup giden hayyalerim,1-bölüm

            uçup giden hayyalerim,1-bölüm Oysa ne güzel başlamıştı bugün. Dün İzmit’teydi şirketin işleri için. “Erken dönersem sana gelirim,” demişti. Ama ça- lışmaları geç saatlere kadar sürmüş olmalıydı ki, ne telefon edebilmiş ne de gelebilmişti. Ondan bir haber beklerken sa- londaki eskimeye yüz tutmuş, pek de rahat olmayan somon rengi kanepede uyuyakalmıştım. Uyandığımda saat sabahın altısıydı. Biraz kırıklık vardı üzerimde. Pencereleri açıp perdeleri camın sağında topladım. Başımı pencereden dışarı çıkarıp sokağı seyrettim. Kimsecik- ler yoktu dışarıda; bir grup martının çığlıkları dışında kayda değer başka bir ses de… Yüzüme vuran serin havanın etkisiyle içimin titrediğini hissettim. Bir battaniye alıp tekrar kanepeye döndüm. Uzan- dığım yerden, ilk gördüğüm anda bana arkadaş olacağını his- settiğim ve daha sonra bu eve taşınmama neden olan genç ka- yısı ağacını görebiliyordum. İnce narin bir dalı, açık duran penceremden içeriye doğ- ru uzanıyordu. Ona ne zaman baksam içime huzur dolardı. Hele bir de hafif bir rüzgar esti mi, yapraklarının hışırtısı bilmediğim bir yerlere alıp götürürdü beni. Oysa bugün, kayısı ağacıma rağ- men garip bir huzursuzluk vardı üzerimde. “Uykusuzluktandır,” deyip geçiştirdim. Bunun nedeni bütün gece onu beklemiş olmam değildi elbette. Hem, biliyordum nasıl olsa bugün görüşürdük.Ağrı Dağı Belli ki dün gece işleri uzayıp gitmiş, vaktin nasıl geçti- ğini fark etmemişti. Fark ettiğinde ise uyumuş olduğumu dü- şünerek geç bir saatte telefon edip beni uyandırmak isteme- mişti. Daha önce de buna benzer bir durum yaşamıştık. Yeni bir projeyi zamanında teslim etmek için aralıksız çalıştığından o zaman da yine buluşamamıştık. Ertesi günün akşamında tele-...
Devamını Oku