Home » antalya escort » Archive by category Masöz Escort Bayan

ERGENLİKTE CİNSELLİK

ERGENLİKTE CİNSELLİK Ergenlik dönemine girerken oluşan değişikliklerin çoğu ergenin cinselliğine yansır. Göğüslerin büyümesi, kıllan- ma, ses değişiklikleri, yağlanmanın dağılımı, hep cinsellik- le bağlantılıdır. Tüm bunlar zihnin de cinsellikle aşırı uğ- raşmasına neden olur. Konuşmalar, şakalar ve tabii karşı cinse duyulan ilgi… Cinsel ilişki kurma yaşı Ergenlikte cinsel ilişki kurulmalı mı? Bu soruya verece- ğiniz yanıt, sizi insanların gözünde tutuculuktan ahlâksızlı- ğa uzanan bir yerlere yerleştirebilir. Biyolojik açıdan bakıl-dığında olabilir görünür. Oysa cinsel ilişki sadece biyolojik yeterlilikle bağlantılı değildir. Ruhsal ve sosyal açıdan da yeterlilik gerekir. Cinsel ilişkiye girmeden önce kişinin kendi cinselliğini anlaması ve tanıması ilk gerekliliktir. Sonra karşı tarafla ilişki olarak değerlendirebilmek ve gele- ceğe yönelik toplumsal ve bireysel sonuçları değerlendir- mek gelir. Bunların tümünü yeterli yapabilen kişi cinsel ol- gunluğa erişmiş demektir. Henüz benliği gelişmemiş, ol- gunlaşmamış bir ergen için cinsel ilişki geri dönülmez bir sorunlar yumağının başlangıcı olabilir. Hele bir de ahlâki değerler açısından hazır değilse… Bu koşullarda cinsel iliş- ki kurma yaşını belirlemek zor. Belki ilk ilişkinin zamanı- nı ve sonuçlarını değerlendirilerek bir saptama yapabiliriz. ilk deneyim Uygun yer, uygun zaman, uygun insan ve hazır olmak… Çoğu genç ilk deneyimini bu koşulları sağlamadan gerçek- leştirir. Kız ve erkeklerin tepkileri farklılık göstermektedir. Erkek için ‘büyümüş’ olmanın bir göstergesi gibi algılandı- ğından ‘başarma’ korkusu bir yana daha doğal algılanmak- tadır. Eski geleneklerde ağabeylerin ilk deneyim için uygun gördükleri para karşılığı ilişkinin şartlar uygun olmadığın- dan, daha sonra kaç erkekte cinsel fonksiyon bozukluğuna neden olduğunu bildiklerini sanmıyorum. Üstelik bu de- neyim başarısız olmuşsa ruhsal açıdan başka sorunları...
Devamını Oku

Calınan kalpler -9

Calınan kalpler -9 GENÇLİK NEREYE KOŞUYOR? O Gençlik ya da ergenlik dönemi, insan yaşantısının en renkli, en uzun ve büyükler tarafından en korkulan döne- midir. Bu dönem halk arasında delikanlılık dönemi olarak anılır. Her ne kadar delikanlılık sadece erkeklere özgü gibi algılansa da, aslında bu dönemdeki kız ve erkeklerin kan- larının deli aktığını betimleyen bir sözdür. Kanın deli ak- ması, bu dönemde olan insanların aşırı cesur, kendilerini her şeyi yapabilecek güçte hissetmeleri ve en uç duyguları aynı anda yaşayabilmelerinden kaynaklanır. Aynı anda ay- nı kişiye hem sevgiyi hem de nefreti en üst düzeyde hisse- debilmek bu döneme özgüdür.Gençlik döneminde neler oluyor? Gençlik dönemi yaklaşık 12 yaş civarında başlayıp 20- 21 yaşlarında biter. Bu tanımlamanın içine ruhu hep genç kalanlarla, bir türlü büyütülmeyen ve büyüyemeyen, bu yüzden de sorumluluklarını alamayan erişkinler katılma- mıştır. Gençlik dönemi uzun bir dönem olduğu için 12-14 yaş arası erken gençlik, 14-17 arası orta dönem ve daha sonrası da geç dönem olarak değerlendirilebilir. İlk dönemde gencin çocuk bedeni büyük bir hızla deği- şime uğrar. Bu dönem bedensel değişimlerin önde olduğu dönemdir. Kız ve erkek çocuklarda cinsiyetlerine uygun de- ğişimler (kıllanma, göğüs ve kalça yağlanması, boy uzama- sı vb.) söz konusudur. Bu değişim sadece görünen bölge- lerde değil, iç organlarda da olur ve iç organlar erişkin bo- yutlarını kazanır. Örneğin kalp, boyutunun yaklaşık iki ka- tına çıkar. Gençlerin bu dönemde yeniden karşı cinse ilgi duymaya başlaması ve aynı anda birden çok aşkı kalplerin- de barındırabilmelerinin sırrı belki de bu ani büyümede- dir. Bedendeki bu hızlı değişim...
Devamını Oku

Calınan kalpler -8

Calınan kalpler -8 “Bilmem sizde de böyle midir; yolculuk benim üzerimde daima iyi ve unutturucu bir tesir yapar. Istıraplarımızın, üzüntülerimizin, mekânlarla, yahut hayatımızın tabii muhiti ile sıkı bir alakası olsa gerek. Bir muharririn dediği gibi, falan yerde en kesif şiddetinde olan bir acı iki yüz kilometre daha ötede ve başka insanlar içinde bi- raz daha hafif ve daha kabili tahammül oluyor.” Ahmet Hamdi Tanpınar (Bir Yol adlı öyküsünden) Yolculuk ve yol hemen herkeste bir takım duyguların doğmasına neden olur. Yol ve yolculuk öyküleri, şiirler, filmler, diziler yıllardır yaşamımızın bir parçası. Heyecan- 53-lar, beklentiler, umutlar, umutsuzluklar, hüzünler, neşeler, kaygılar hep yollara ve yolculara bağlanır. Nedir yolu ve yolcuyu bu denli önemli, gizemli ve izlenir kılan.7 Aslında yolcunun ve yolculuğun ruhunu belirleyen birçok neden vardır. Gidilen yer! Nereye doğru yolculuklar; yeni bir işe, yeni bir yerleşim yerine, tatile umutla, neşeyle başlayan yolcu- luklar. Hemen gidilip dönülmesi gereken, daha yola çıkar- ken dönüşü düşlediğimiz, isteksiz çıktığımız yolculuklar. Evimize geri dönüş yolu bazen biraz buruk, biraz eve özlem taşıyan. Hiç”plansız, alınan kötü bir haberle başlayan yol- culuklar, gergin, sıkınnlı ve bitmek bilmeyen, en kısa yolu bile upuzun hissettiren. Bekleyenler! Bazen bir aile uzun süredir görülmemiş olan ve özlemle süren yolculukların başlangıcı. Ulaşılması gereken bir sevgili, yolculuğu heyecanlı, zevkli ve yolcuyu sabırsız kılan. B:ızen de kaybedilmiş bir sevgiye son yolcu- luğu için eşlik etmeye giden yollar, anıların canlandığı, anı- ların acıyla yoğrulduğu yolculuk saatleri. Ve sonunda bizi nelerin beklediğini bilmediğimiz yolculuklar, biraz gizem, biraz merak, biraz korku ve çokça beklentiyle dolu bir yol...
Devamını Oku

Calınan kalpler -3-

Calınan kalpler  -3- o yapılır. Zayıf bir inilti, Monistrol’un tek cevabı oldu. Mechinet devam etti: – Demek amcanızdan nefret ediyordunuz? Adam cevap verdi: -Hayır. -Öyleyse neden öldürdünüz? -Mirasına konmak için. İşlerim bozuktu, paraya ihtiyacım vardı. Amcam çok zengindi ama bana para vermek istemiyordu. -Anlıyorum. Adaletten kaçacağınızı sandı- nız. -Evet. O zamana kadar ben, Mechinet’nin bu çabuk sorgulama tarzına şaşıyordum; ama şimdi her- şeyi anlıyordum. Onun sanığa nasıl bir tuzak kurduğunu farkediyordum ona işin aslını söylet- tirmek için. Sanığa sordu: -Şunu da öğreneyim. Cinayette kullandığı- nız tabancayı nereden satın aldınız? Monistrol’ün yüzünde hiçbir şaşkınlık görül- medi. Şöyle cevap verdi: -Uzun zamandır evimdeydi. -Cinayetten sonra onu ne yaptınız? -Şehir dışına çıktım, bir yere attım. Mechinet sakin bir tavırla: -Peki. Araştırma yapıp, buluruz onu. 43Bir an sustuktan sonra da şöyle dedi: -Anlayamadığım şey, köpeğinizi yanınızda götürmeniz. Adam şaşırdı: -Köpeğimi mi? -Evet. Pluton’u. Kapıcı kadın onu tanımış. Monistrol’ün yumrukları sıkıldı, cevap vermek için ağzını açtı ama bir an düşündükten sonra kendini yatağın üzerine attı şöyle konuştu: -Artık bana işkence etmeyin. Artık konuş- mayacağım. Israr etmekle bir sonuç alamayacağımız bel- liydi. Sanığın yanından ayrıldık. Binadan dışarı çıktık. O zaman ben, Mechinet’nin kolunu tuta- rak şöyle dedim: -Duydunuz. Sanık, amcasının nasıl öldü- ğünü bilmiyor. Onun suçsuz olduğundan şüphe edebilirmiyiz artık? Ama arkadaşım çok şüpheciydi: -Kimbilir? Hayatımda çok aktör gördüm ben. Ama bugün bu kadar çalışmak yeter. Akşam oldu. Şimdi benim evime çorba içme- ye gidiyoruz. Yarın göreceğiz bakalım, neler olacak. Ben mırıldandım: -Çok merak ediyorum. Arkadaşımın evine geldik. Gece olmuştu. Ka- 44pıyı çaldı sonra...
Devamını Oku

Calınan kalpler 2

–   Calınan kalpler  2 Vay, bay Mechinet… sizi bekliyordum. Bahse girerim ki Batignolles’lu ihtiyarın kati- lini görmeye geliyorsunuz. Arkadaşım cevap verdi: –    Evet, yeni gelişmeler var mı? –    Hayır. –    Ama sorgu yargıcı gelmiş olmalı. –    Geldi, yeni gitti. –    Sonuç? –    Sanığın yanında pek az kaldı. Çıkarken memnun bir hali vardı. Müdür beye rastladı ve ona şöyle dedi; “Bu iş çok kolay oldu. Ka- til hiç inkara kalkışmadı Ben şaşırmıştım, şöyle mırıldandım: –    Tuhaf. Mechinet de şaşırmıştı, yerinde zıpladı. Ama gardiyan, bunu farketmedi, çünkü konuşmaya dalmıştı: –    Şimdi ne yapıyor? –    İnliyor. İntihar etmesinden korkulduğu için, beni buraya bıraktılar, gözleyeyim diye. Gözümü ondan ayırmıyorum. Ama gerek yok; intihar etmez. O, kendi canına başkala- rınınkinden daha fazla değer veren biri. Mechinet onun sözünü kesti: –    Gidip bakalım. Gürültü yapmadan. Ben sordum: –    Uyuyor mu ki?Üçümüz hafif adımlarla, hücrenin kalın meşe kapısına yaklaştık. Kapıda, insan boyu yüksek- liğinde bir gözetleme penceresi vardı. Önce gardiyan baktı pencereden, sonra Mec- hinet, sonra da ben baktım. Hücrede bir havagazı lambası yanıyordu. Sarı çizgili, kurşini bir yün örtüyle kaplı dar karyola üzerine yüzükoyun yatmış bir adam gör- düm. Başını ellerinin arasına gizlemiş, ağlıyor- du. Boğuk hıçkırıklarını duyuyordum. Vücudu müthiş bir titremeyle sarsılıyordu. Mechinet, gardiyana emretti. –    Kapıyı açın. Gardiyan kapıyı açtı, girdik. Kilidin gıcırtısını duyan tutuklu, kalktı; pis ya- tağının üzerinde oturdu, kolları ve bacakları sar- kık, başı önüne eğik. Arada bir, bize şaşkın şaş- kın bakıyordu. Otuzbeş yaşlarında, ortadan uzun boylu bir adamdı. Fakat geniş omuzlarının arasına gö- mülmüş kısa boynu ile,...
Devamını Oku

SONUNA KADAR -8-

SONUNA KADAR -8- – Ben de çok, çok memnunum! Diye mırıldandı. VVilliams: – Ne olursa olsun benimle görüşmeden birşey söyle^-yin doktor dedi. (Sonra Beef’e dönerek) Doktorun |>»ımle kütüphaneye kadar gelmesine itiraz etmeyeceğiniz.ümit ederim, dedi. – Gidebilirsiniz Mösyö. Evin etrafı sarılmıştır. Fakat 0″ cak on dakika kalabilirsiniz. Doktorla VVilliams çıkar çıkmaz Beef yerinden fırladı ve. – Keşke müsade etmeseydim. Diye söylenerek kapıya doğru ilerledi. Fakat dışarı çıkınca vakit kalmadan bir tabanca sesi işitildi. Hole koştuk. Kitap odasının kapısı açıktı. Doktor parkenin üstünde boylu boyunca yatıyordu. Sağ elinde hala tabanca tutuyordu. VVilliams üstüne eğilmişti. – Bu sefer hiç şüphe yok. Ölüm ani oldu, dedi. Büyük bir heyecan içinde: – Nasıl oldu? Diye sordum. – Odaya girdik. Sonra bir dakika onu yalnız bırakmamı rica etti. Benimle konuşmadan biraz düşünmek istediğini söyledi. Aptal gibi inandım. Kapıyı kapadığım sırada tabanca sesini duydum. – Salona dönelim, dedim. Cesedin yüzünde öyle bir hayret ve dehşet ifadesi vardı ki görmeğe tahammül edemiyordum. Cesedi bir halı ile örttük. Beef kitap odasını kilitledi. Salona döndük. VVilliams: – Bu nazariyenizde haklı olduğunuzu gösteriyor Seef. dedi. Beef: – Ne nazariyesi? Dedi. Ben bir nazariye yürütmedim. – Nasıl yürütmediniz? Şimdi hakikati olduğu gibi görüyorsunuz. Zavallı Mary Thurston! Kocasının oyununa nasıl kapıldı. Sonradan tabii yanına gelerek onu öldürmek işten bile d#ğildi. Thurston bu işte şeytani bir zeka gösterdi. Be#f kapının önünde ayakta duruyordu. Ağır ağır: – Dcktorun, karısının yanına dönerek onu öldürdüğünü kim söyedi, dedi. Önce birşey anlayamadım. Komiserin bütün cüssesiyle dikilip cebrrden bir kelepçe çıkardığını hayretle gördüm. – Samuel James Williams!...
Devamını Oku

SONUNA KADAR -8-

SONUNA KADAR -8- odasına bağlanmış olan bir ipin ucu Misis Thurston’un odasına gidiyor, yemiş odasına bağlanan diğer ipin ucu da kapalı pencereye uzanıyordu. Bu iki ip büyük “X” işareti teşkil e/diyordu. Gece çok karanlık olduğundan kimse onları far-kvetmedi. Mister Rider herkese veda ettikten sonra gizlice yukarıya çıktı. Misis Thurston odasına girdiğinden rahibi görünce birden şaşırarak “ne istiyorsunuz?” diye sordu. Unutmayın ki ampul Stall tarafından çıkarıldığından oda pek loştu. O sırada zavallı deli kimbilir kurbanına günah işlemekle vazgeçmesi, tövbe ve istiğfar etmesi için ne kadar yalvardı. Nihayet cinayet işledi ve Rahip Stall’ın tembihi veçhile hareket etti. İpi yakaladı. Pencereyi kapadı. Kapalı cama kadar sallandı. Tıpkı ip üstünde sallanan bir örümcek gibi. O sırada Stall birinci ipi yukarı çekip hemen cinayet işlenen odanın kapısı önünde indi. Siz geldiniz. Kapıyı kırdınız. Odayı aradınız. Sonra tekrar aşağı indiniz. Mister Rider de o zaman tekrar ölünün odasına sallandı. İçeri girdi ve ayak ucjjnda duaya başladı. Stall bayılan hizmetçiye konyak almak bahanesiyle yukarı çıkıp ikinci ipi de ortadan kaldırdı. Sonradan da kapının çalındığını işiterek rahibe kapıyı açmış olduğunu iddia etti. İşte onun için çan sesi üstünde o kadar durdum. Bu çan sesi birinin dışarıdan gelip gelmediğini ispat edecekti. Hayret ve dehşet içinde: – Rahibin bu işi bir vazife hissiyle yaptığını mı zannediyorsunuz? Diye sordum. – Evet, dedi. İlahi bir ilhamla hareket ettiğini zannettiğine eminim. Tam o sırada Doktor Thurston içeri girdi. – Komiser, henüz kimseyi tevkif ettiniz mi? – Hayır Mösyö. Williams: – Bu efendiler fikirlerinde pek anlaşamıyorlar, dedi. Thorston üzüntü ile: – Demek...
Devamını Oku

SONUNA KADAR -7-

SONUNA KADAR -7- Mister Amarante’nin Enid’den şüphelendiğini tahmin ediyordum – Lord Simon bize çok enteresan bir hikaye anlattı. Onu büyük bir zevkle dinledim, dedi. Fakat Beef’in iyi kalpli ve cömert diye vasıflandırdığı Strickland bu işte tamamıyla masumdur. Herkesteki şaşkınlığı tarif edemem. Heyecanlanmayan bir Lord Simon kalmıştı. Monsenyör Smith büyük bir alaka ile dinlemekte idi. Bütün cinayetler para yüzünden olmaz ya… Bazılarında kalb de rol oynar. Şimdi bu evin vaziyetini bir tetkik edelim. Evin hanımının şoföre karşı ffazla bir zaafı var. Diğer taraftan hizmetçi kızla şoför de sevişmektedir. İyi kalpli doktorun hiçbirşeyden haberi yok. Hanım hoşlandığı gençle başba-şa kalmak için otomobille gezintiler icat etmektedir. Enid bunun farkında olduğu halde birşey bilmiyormuş gibi görünmek mecburiyetinde. Evin uşağı da o sırada mühim bir mektup elde etmiş hanımdan para çekmekte. İşte bu evin esrarı bu vaziyette hanımla şoförün arasındaki münasebetin farkında olan iki kişi var. Biri aşçı, diğeri rahib. Buna rağmen evdeki hayat her zaman gibi devam ediyor. Çünkü zengin bir evdir. Hizmetçiler yüksek maaş almaktadırlar. İnsanlar para için de herşeye katlanırlar. Bu mahut hafta sonuna kadar vaziyet böylece devam ediyordu. Fakat artık hafta sonuna kadar vaziyet böylece devam ediyordu. Fakat artık herkesin tahammülü son haddine varmıştır. Şoför üç yıldır çalıştığı halde hala Enid’le evleneme-miştir. Bir küçük lokanta satın almak arzusundadır. Bir az parası var fakat kafi gelmiyor. Enid de artık bu evden kurtulmak istiyor. Fakat vasiyetnameyi de unutmamalı. Ya hanım ölüverirse?.. Nişanlılar birden paraya konabilirler. Fakat hanım sapsağlam bir kadın. Daha o kadar yıl daha yaşayabilir. Yalnız bir kaza olamaz mı?...
Devamını Oku

SONUNA KADAR -6-

SONUNA KADAR -6- Mister Amarante’nin Enid’den şüphelendiğini tahmin ediyordum – Lord Simon bize çok enteresan bir hikaye anlattı. Onu büyük bir zevkle dinledim, dedi. Fakat Beef’in iyi kalpli ve cömert diye vasıflandırdığı Strickland bu işte tamamıyla masumdur. Herkesteki şaşkınlığı tarif edemem. Heyecanlanmayan bir Lord Simon kalmıştı. Monsenyör Smith büyük bir alaka ile dinlemekte idi. Bütün cinayetler para yüzünden olmaz ya… Bazılarında kalb de rol oynar. Şimdi bu evin vaziyetini bir tetkik edelim. Evin hanımının şoföre karşı ffazla bir zaafı var. Diğer taraftan hizmetçi kızla şoför de sevişmektedir. İyi kalpli doktorun hiçbirşeyden haberi yok. Hanım hoşlandığı gençle başba-şa kalmak için otomobille gezintiler icat etmektedir. Enid bunun farkında olduğu halde birşey bilmiyormuş gibi görünmek mecburiyetinde. Evin uşağı da o sırada mühim bir mektup elde etmiş hanımdan para çekmekte. İşte bu evin esrarı bu vaziyette hanımla şoförün arasındaki münasebetin farkında olan iki kişi var. Biri aşçı, diğeri rahib. Buna rağmen evdeki hayat her zaman gibi devam ediyor. Çünkü zengin bir evdir. Hizmetçiler yüksek maaş almaktadırlar. İnsanlar para için de herşeye katlanırlar. Bu mahut hafta sonuna kadar vaziyet böylece devam ediyordu. Fakat artık hafta sonuna kadar vaziyet böylece devam ediyordu. Fakat artık herkesin tahammülü son haddine var-ı/ıiHır raiıstıöı halde hala Enid’le evleneme- Bu delikanlı cinayet işlendiği zaman da bu evde bulunuyordu, Elan da buradadır. Heyecanla sordum: – O halde Kim olduğunu biliyorsunuz? – Evet, biliyorum. Size ismini söyleyebilirim. David Strickland’dır. Bunu isbat edecek delillerim de var. Strick-land’ın hakiki ismi Burroughs’dur. Miss Thurston’un ilk kocasının ismi de Burrougshs’tu biliyorsunuz. Ayağa kalktım: – O...
Devamını Oku

SONUNA KADAR -5-

SONUNA KADAR -5- Williams, Komiser Beef, Lord Simon, Mister Ama-rante ile evin salonunda bulunuyorduk. Doktor Thurston’un aşağı inmesine lüzum görmemişlerdi. Ona sadece neticeyi bildireceklerdi. Müthiş bir heyecan içinde idim. Yalnız hakikat meydana çıkmakla kalmayacak, aynı zamanda bir insan muhakkak bir ölüme gönderilecekti. Gözlerimi eğdiğim zaman ellerimin titremekte olduğunu farkettim. Evvela söze Lord Simon başladı. – Ben meseleyi izah edeceğim. Meslektaşlarım da bu sizin vakanın teferruatını tamamlar veya tashih ederler. Mutabık mıyız? Odada beybetli bir sükut hüküm sürmekte di. Lord Simon ağır ağır izaha başladı. – Evvela biraz gerilere gideceğiz, dedi. Mary Thurston’un ilk kocasının vasiyetnamesini tabii hatırlıyorsunuz. Bu facianın başlangıcı olmuştur. Üvey oğlu vasiyetname yazıldığı zaman başka memlekette idi. Memlekete dönünce babasının öldüğnü ve üvey annesinin de tekrar evlendiğini öğrendi. Vasiyetnameyi görmek için babasının avukatına koştu. Sen/etin bütün geliri üvey annesine kalmıştı. Ona da açlıktan ölmeyecek kadar küçük bir gelir temin edilmişti. Unutmayın ki bu delikanlı Mary Thurston’u hiç görmemişti ve onun ne kadar merhametli olduğunu bilmiyordu. Vasiyetnameyi öğrenince tabiatiyle büyük bir hiddete kapıldı. Üvey annesinin nerede oturduğunu öğrendi ve ona bir mektup yazarak acıklı vaziyetini bildirdi. Mary Thurston onu derhal evine çağırdı ve kim olduğunu söylemeden kocasıyla tanıştırdı. O günden sonra bu delikanlı üvey annesinden durmadan para çekmeye başladı. Hakkından mahrum edilen zavallı bir çocuk rolü oynuyordu. Üvey annesi de elinden geldiği kadar bu haksızlığı tamire çalışıyordu. Bu delikanlı cinayet işlendiği zaman da bu evde bulunurdu, Elan da buradadır. Heyecanla sordum: – O halde kim olduğunu biliyorsunuz? – Evet, biliyorum. Size ismini söyleyebilirim. David Strickland’dır. Bunu isbat...
Devamını Oku